ELİNİ TAŞIN ALTINA KOYMAK…

...

Padişah bir gün yolun ortasına büyük taş koyuyor.

Sonra ekibi ve insanlar ne yapacak diye pencereden seyretmeye başlıyor. 

Vezir geliyor, taşı görüyor, aklına taşı yoldan kaldırmanın sadaka olduğu gelmiyor bile…

Taşın etrafını dolaşıyor, bakıyor, kendi kendine, “Gidip Sultanımla konuşayım, yolun ortasından taş kaldırması için bir adam bulalım, bir kadro ihdas edelim” diyor.

Vezir gidiyor, asker geliyor. 

Asker de taşın etrafında dolaşıyor, onun da aklına gelmiyor taşı kaldırmak. 

O da kendi kendine; “Gidip vezirle konuşayım. Yolun ortasına taş bırakanlara hangi cezayı vereceğimizi kararlaştıralım” diyor. 

Saray dalkavuğu geliyor, taşın etrafında taklalar atıyor, oturuyor, yolun ortasına bırakılmış taşa şiir yazıyor. “Sultanıma okuyayım” diyor. 

En son köylü vatandaş geliyor. 

Öğrenmiş, yolun ortasındaki taşı kaldırmanın sadaka olduğunu. 

“Kaldırayım” diyor, kimsenin ayağına, hayvanına, arabasına takılmasın…

Ya Allah, Bismillah deyip taşa sarılıyor. Sağa, sola derken taşı kaldırıyor kenara. 

Sonra bir bakıyor ki; taşın altında bir kese, içi altın dolu. Şaşırıyor. 

Altınların üzerinde de bir not. Sultan şöyle yazmış: “Bu kesedeki altınlar, taşın altına elini sokmayı becerebilenler içindir.”

Bu hikayeyi, değerli şairimiz Nurullah Genç’in anlatımından alıntıladım. 

Nurullah Genç hikayeyi anlattıktan sonra şöyle devam ediyor: “Taşın altına elini sokmazsa bir insan başarılı olamaz. Ve maalesef bu ülke taşlarla dolu… Bir hayale gitmek isteyen kişi, başarılı olmak isteyen kişi taşın altına elini sokacak. Sokmazsa olmaz.” 

Gelelim yazıya bu hikaye ile başlamanın sebebine.

Diyabet hastası çocuğu olan Anne-Babalar çok daha iyi bilir sürekli çocuğunun parmağına iğne batırılmasının acısını. Aslında o iğne çocuğun parmağına değil, anne-babasının kalbine batar adeta, öyle acıtır.

Geçen hafta Cumhurbaşkanı Erdoğan, kabine toplantısından sonra diyabetli çocuklara müjde vererek artık parmaklarının delinmeyeceğini, ölçüm yapan sensörlü bir cihazın SGK ödeme listesine alındığını müjdeledi. Konuyu kısmen bildiğim için sosyal medyadan özellikle ailelerin tepkilerini okumaya çalıştım.

Hepsinde muazzam bir sevinç vardı, teşekkür ve dualar sayfaları kaplıyordu. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasını duyduğumda aklıma hemen Vali Salih Ayhan’ın Sivas’ta 'Elinize Değil Yüreğinize Dokunuyoruz’ sloganıyla başlattığı proje geldi.

Vali Ayhan, Sivas’ta Tip1 Diyabetli çocukların ve ailelerinin yaşadığı sıkıntıyı fark edince hemen harekete geçmiş, yüksek maliyete rağmen 157 çocuğa sensörlü glikoz çözüm cihazı temin ederek hediye etmişti. Geçen yıl bu projeyi görünce ‘Bir Valinin yapabildiğini devlet neden yapamasın?’ sorusunu hepimiz kendimize sormuştuk.

Bu güzel ve uygulanabilir bir projeydi. Vali bey sorunu görmüş, oturmuş düşünmüş, çözüm bulmuş, parasını bulmuş ve çocuklarla ailelerinin yüzünü güldürmüştü. Cihazların dağıtıldığı salonda annelerin döktüğü sevinç gözyaşları hala hafızamızda canlılığını koruyor.

Aslında bu proje çocukların bu sorununa dikkatlerin çevrilmesine vesile oldu. Birileri bunu gördü, gündeme aldı ve geldiğimiz noktada ülke genelinde bu sorunu yaşayan tüm çocuklar rahatlamış oldu. Yani Vali’nin projesi bir bakıma devlete model oldu.

Yukarıdaki hikayede olduğu gibi elini taşın altına koyan adam oldu Vali Salih Ayhan.

Bugün, elini taşın altına koymanın ne kadar önemli olduğunu, bir idarecinin gördüğü bir soruna duyarsız kalmayıp ‘ben ne yapabilirim’ telaşıyla çabalamasının ve çözüm üretmesinin ne kadar kıymetli olabileceğini bu vesileyle bir kez daha gördük.

Bir sorun vardı ve elbet bir gün biri çıkıp bu sorunu çözecekti. Akıllarda kalacak olan ise taşın etrafında dolaşmak değil, elini taşın altına koyma cesareti göstermek olacaktır. Alınan hayır duaları ise işin manevi yönü, onu da Cenab-ı Allah takdir edecektir muhakkak.  

Bu proje aynı zamanda; her idareci için etrafına duyarsız kalmayıp farklı düşününce, hızlı hareket edince, bir işin nasıl yapılmayacağına değil, nasıl yapılacağına odaklanınca, değil meslektaşlarına ülkeye bile model olup örnek alınacak işler yapılabileceğinin somut bir örneği oldu.

İnanıyorum ki, gözyaşları dinen her çocuk için Vali bey hem mutlu olacak hem de o çocukların masum dualarından nasiplenecek… 

Bazen küçük bir dokunuş büyük bir kapıyı açabiliyor. 

Farklı düşünüp çözümü dert edinirseniz büyük bir yaraya parmak basıp, çözümün adresini vermiş olabiliyorsunuz. 

Ve unutmayalım ki, elini taşın altına koymayı bilenleri kese dolusu altınlar da bekliyor. 

O altın; bazen bir projenin ülke geneline yaygınlaşması, bazen bir çocuğun duası, bazen de daha önemli bir sorumluluğun omuzlarına binmesi olabiliyor…

Hayata geçirilen bir projenin ciddi bir sorunu çözerken ülkeye model olmasının bir örneğini de Van Valisi Ozan Balcı Tokat’ta görev yaparken göstermişti.

Köylerde hayvancılığı geliştirmek bir proje başlatan Vali Balcı, isteyen her aileye 100 Koyun vermeyi planladı. Ancak köylünün kredi ve teminatta sorun yaşadığını görünce Ziraat Bankası ve Kredi Garanti Fonu’nu bir şekilde ikna ederek projeye dahil etti. Tokat’ta başlayan proje bir çok ilde de uygulanmaya başladı.

Mülki idare tarihinde elbette elini taşın altına koyan, yaptığı uygulama ve hayata geçirdiği projelerle rol model olan cesur, pratik, ufku açık çok sayıda yönetici mevcut. 

Bunun yanında idare-i maslahat politikası ile görevini yapan, ‘karışma, görüşme, bulaşma’ kolaycılığına sığınan idareciler de yok değil.

Özellikle mülki idare amirleri için elini taşın altına koymak, bir soruna çözüm odaklı yaklaşmak hayati derecede önemli. 

Zira Nurullah Genç Hocanın dediği gibi, bu ülke taşlarla dolu… 

Tarih, idare-i maslahatçıları değil, elini taşın altına koyanları yazar…


Etiketler :
, , , , ,
Diğer Yazıları

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
0 Yorum