
“Alzheimer her beş yılda iki kat artıyor”
Alzheimer hastalığının unutkanlığın yanı sıra pek çok zihinsel fonksiyonu da etkilendiğini belirten Nöroloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Özgür Bilgin Topçuoğlu, hastalığın her beş yılda iki kat arttığına dikkat çekti....
Günümüzde en sık görülen
bunama çeşidi olan alzheimer hastalığı ile ilgili bilgi veren İstanbul Atlas
Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Özgür
Bilgin Topçuoğlu, ileri yaşlara erişen her bireyin alzheimera yakalanmasının
söz konusu olmadığını ancak göreceli olarak alzheimer görülme sıklığının da
yaşla birlikte arttığını ifade ederek, “65 yaş üstü bireylerde yaklaşık yüzde 5
civarında görülürken geçen her 5 yılda bir hastalık sıklığı 2 kat artar. 50 yıl
önce ortalama yaşam süreleri çok daha kısa olduğundan 65 yaşına ulaşan ve geçen
insan sayısı çok azdı. Bu kişilerin de belli bir kısmında Alzheimer gelişeceği
düşünülürse, toplumda alzheimer sıklığı çok düşük olarak saptanıyordu. Oysa
uzayan yaşam süreleriyle birlikte artık her ailede en az bir 80 yaş üstü birey
bulunuyor. Hastalığın görülebileceği yaş grubu toplumda arttıkça da doğal
olarak artık daha çok sayıda alzheimer hastası ile karşılaşıyoruz” dedi.
“ZİHİNSEL FONKSİYONLARI ETKİLİYOR”
Tüm bunamaların alzheimer
olmadığını belirten Prof. Dr. Topçuoğlu, “Alzheimer hastalığında temel şikayet
unutkanlık olsa da aslında pek çok zihinsel fonksiyon bu hastalıktan
etkilenmektedir. Konuşurken doğru kelime bulma güçlüğü, görsel şekilleri ve
bunların 3 boyutlu yerleşimlerini anlama güçlüğü, karar verme ve tercih yapma
güçlüğü gibi beynin değişik alanlarından köken alan fonksiyonlarda zayıflama
bulguları görülebilir. Hastaları hekime başvurmaya yönlendiren en sık
semptomlar arasında ise günlük hayatı güçleştiren unutkanlıklar, muhakeme
kabiliyetinde azalma, günün tarihini takip edememe, önceden iyi bilinen yolları
bulamama, yeni öğrenilen bir bilgi ya da yeni konuşulan bir konu hakkında
sürekli benzer sorular sorma, finansal konular ve fatura ödemelerinde güçlük ve
hatalar, eşyaları koyduğu yeri bulamama ya da eşyaları uygun olmayan yerlere
koyma (sokak ayakkabılarını banyo dolabına koyma, televizyon kumandasını
buzdolabına koyma vb.), duygu durumu ya da kişilik değişiklikleri, artmış kaygı
ya da öfke sayılabilir” diye konuştu
“GENETİK GEÇİŞ YÜZDE 1 ETKİLİ”
Hastalığın gelişiminde
tek bir kesin sebebin belirtilemeyeceğini ifade eden Prof. Dr. Topçuoğlu, “Şu
an kabul edilen görüş genetik etkenlerin, yaşam biçiminin ve çevresel etkilerin
bireyleri birlikte etkilemesi sonucu hastalığın geliştiği yönündedir. Kesin
olarak alzheimera sebep olduğu bilinen genler olmakla birlikte alzheimerda
genetik geçiş vakaların yüzde 1’inden azında görülüyor. Aslında bu da hasta
yakınları tarafından en sık sorulan sorulardan birini yanıtlamaktadır” dedi.
“ALZHEİMERA AİT YATKINLIĞA SAHİP OLMAK HASTALIĞIN
İLK BASAMAĞI”
Bu konunun uzun yıllar
boyunca bilimsel araştırmalara konu olduğunu belirten Prof. Dr. Topçuoğlu,
“Bireylerin doğduğu andan itibaren sahip olduğu genetik materyal, sadece
bireyin saç rengini, boyunu, ten rengini belirlemez. Aynı zamanda hayatı
boyunca sahip olacağı, sahip olmaya yatkın olduğu hastalıkların da kodunu
taşır. Alzheimera ait yatkınlığa sahip olmak, gelecekte Alzheimer hastası
olmanın ilk basamağıdır. Buna ek olarak çevresel toksinler, çevresel uyaran
azlığı, yetersiz uyku, uzun süreli fiziksel ve psikolojik strese maruz kalmak,
alkol ve keyif verici madde kullanımı hastalığa yatkınlığı olan bireylerde
hastalığın gelişimini kolaylaştırmakta ve hızlandırmaktadır. Dolayısıyla aynı
fiziksel çevrede, aynı ailede yetişmiş kardeşlerin bile bir kısmında hastalık
görülürken, bazı kardeşlerde hiçbir zaman hastalık gelişmeyebilir. Bu durum,
sağlıklı kardeşlerin, doğuştan gelen hastalığa yatkınlığa ait genetik materyale
sahip olmaması ile açıklanabilir. Net olarak anlaşılması gereken şudur ki, bir
kişinin beyin hücrelerinde ve beyin kimyasında alzheimera yatkınlığa yol açan
genetik materyal yoksa kişi sadece çevresel etkilerle alzheimer hastalığına
yakalanmayacaktır ”diye konuştu.
ALZHEİMER’DAN KORUNMANIN YOLLARI
Hastalığın seyrini
iyileştirmek için tavsiyelerde bulunan Topçuoğlu, “İşleyen demir ışıldar! Zihin
ne kadar meşgul tutulursa, ne kadar çok uyaran alırsa fonksiyonelliği o ölçüde
devam eder. Genel olarak tüm demans hastaları, özel olarak ise Alzheimer
hastaları belli bir aşamadan sonra yeni bilgi öğrenme, kaydetme ve bu bilgiyi
geri çağırma yeteneklerini kaybedeler. Dolayısıyla bu hastalarda ilk hedef
halihazırda sahip oldukları yetilerin korunabildiği kadar korunmasıdır. Bulmaca
çözmek, kitap okumak, örgü örmek ve benzeri uğraşlar mevcut yetileri korumak
açısından çok önemlidir. Ancak her birey ve her hasta şahsına özeldir.
Hastalığın ilerleme hızı değişkenlik gösterebilir. Bu açıdan kesin olan bir şey
varsa bulmaca çözmek alzheimerı önlemez ancak zihinsel yetilerin devamı ve
bekası açısından son derece önemlidir. Özetle; bulmaca çözmeye devam” dedi.
BESLENMENİN ALZHEİMER GELİŞİMİ ÜZERİNDEKİ
ETKİLERİ
Hastalık gelişiminde bahsedilen genetik dışındaki faktörlerin aslında beslenme ile çok yakın ilişkili olduğuna dikkat Topçuoğlu “Alzheimer ve benzeri nörodejeneratif (sinir sisteminde dejenerasyonla giden) hastalıkların patogenezinde oksidasyon ve inflamasyon oldukça önemli yer tutar. Dolayısıyla antioksidan ve antienflamatuvar besinler tüketimi, vücudu oksidasyon yan ürünlerinden korumak ve nöroproteksiyona (sinir hücrelerinin korunmasına) katkıda bulunan besinler önem taşır. Aslına bakılırsa oksidatif stresi önlemek, ya da azaltmak genel olarak tüm vücut sistemleri için önemli olup kalp damar hastalıklarından kansere kadar geniş yelpazede üstünde durulması gereken bir konudur. Meyve, sebze, tam tahıllar, tohumlar/çekirdekler, kuruyemişler, zeytinyağı ve zeytinyağlı sebze yemekleri gibi besinleri içeren Akdeniz diyetiyle beslenme desteklenmelidir. Her gün mümkünse en az 3 porsiyon değişik renkte sebze ve meyve tüketilmelidir. Günde en az 6-8 bardak sıvı tüketimi önemlidir. Su en kolay tercih olmakla birlikte alkol dışındaki tüm sıvılar hesaba alınabilir. Bunun yanında nöroproteksiyona katkı sağladığı düşünülen besinler arasında ceviz, antep fıstığı, makademya, kaju, badem, zerdeçal, tarçın sayılabilir. Antienflamatuvar besinler de beyin sağlığı açısından önemli yer tutar. Bunların içinde de en kolay temin edilenler hindistancevizi yağı, biberiye, yine zeytinyağı, ton balığı, somon ve uskumru gibi yağlı balıklar, lahana gibi koyu yeşil yapraklı sebzeler ve soya ürünleridir” şeklinde konuştu.
Kaynak: İHA
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.