KRİZİN YAPTIĞI

...


HİKÂYE

 Kastamonu’da doğup büyümüş, memur emeklisi bir babanın kızıydım. Üç kardeştik. Ailenin en büyük çocuğuydum. Annem ev hanımıydı. Başımızı sokabileceğimiz dededen kalma eski de olsa bir evimiz vardı. Kardeşlerim okudukları için liseyi bitirdikten sonra ekonomik sebeplerle yüksek tahsile devam edemedim. Bir süre sonra da akrabamız olan bir ailenin Ankara’da esnaflık yapan oğlu Ali ile evlenerek Ankara’ya gittim.

Artık benim için yeni bir hayat başlamıştı. Evimiz ve Ali’nin işyeri kira olmasına rağmen ekonomik yönden geçimimizi sağlayabiliyorduk. Evliliğimizin ikinci yılında oğlumuz, beşinci yılında da kızımız dünyaya geldi. Bu arada ev sahibimiz oturduğumuz evi satılığa çıkardı. Eşim bir akşam yemeğinden sonra çayımızı içerken: “Ayşe, banka kredisi alarak kendi oturmakta olduğumuz bu evi alalım mı?” diye sordu. “Alabilsek iyi olur. Ama ödemede zorluk çeker miyiz? Sıkıntıya düşer miyiz? Bilemiyorum. Sen daha iyi bilirsin.” dedim.

Ali, bankalarla görüşmeler yaptı. Uygun bulduğumuz bir bankadan 10 yıllığına kredi alarak evimizi aldık. Kira ödemekten kurtulmuştuk ama bankaya kira giderimizin üzerinde bir ödeme yapıyorduk.

Yıllar ilerleyip çocuklar okula başlayınca ailemizin giderleri daha da arttı. Bu arada ülkede ekonomik kriz başladı. Eşimin işi artık eskisi gibi iyi gitmiyordu. Gelirimiz işyeri kirası ve banka kredisini ödemeye yetmez hale gelmişti. Nitekim bir süre sonra ilk defa banka kredisini ödeyemedik. Ali’nin çok üzüldüğüne fakat durumu bana hissettirmemeye çalıştığına şahit oluyordum. Ali’ye: “Çocuklar artık büyüdü. Ben bir iş bulup çalışsam.” dedim. Ali: “Ülkede işsizlik var. İş bulmak o kadar zor ki! Bırak iş bulmayı, her gün işyerleri kapanıyor, birileri işsiz kalıyor.” dedi.

Giydiğimizden, yediğimizden kısmaya başladık. Ama bir türlü işler düzelmiyor, aksine daha da kötüye gidiyordu.

Çocuklar kahvaltılarını yapıp okula giderken onlara harçlık vermekte zorlanmaya başladım. Artık sabahları çocukları ve eşimi uğurladıktan sonra iş aramak için ben de dışarı çıkıyordum. Ama maalesef iş bulmak mümkün olmadı.

Akşam televizyon haberlerinde geçim sıkıntısına düşen bir aile fertlerinin toplu olarak intihar ettikleri haberini üzülerek dinledik. Ertesi sabah ilk defa çocuklara harçlık verememenin üzüntüsünü yaşadım.

Karşı komşumuz olan ikisi de doktor karı-kocanın ev işlerine yardımcı olmak ve küçük çocuklarına bakmak için bir yardımcı hanım geliyordu. Aile, bu hanımdan pek memnun değildi. “Çocuğa ben bakmak istesem, ne derler acaba!” diye düşündüm. Akşam, doktor hanım geldikten ve bakıcı gittikten sonra kapılarının zilini çaldım. Doktor hanım, kapıyı açıp beni görünce: “Hoş geldin komşum!” diyerek beni içeri kabul etti.

Hal hatır sormadan sonra meramımı zorlukla söyleyebildim: “Özür dilerim doktor hanım, bu söyleyeceklerimi size çok zorlanarak söylüyorum. Kocamın işleri bozuldu. Ev kredimizi ödeyemiyoruz. Çocuklara okula giderken harçlık veremiyorum. Siz evde çalıştırdığınız hanımdan memnun değildiniz. Daha uygun birini arıyordunuz. Acaba bu işi ben yapsam, ne dersiniz?” der demez gözlerimden yaşlar boşanıverdi.

Doktor hanım da benim durumuma çok üzülmüştü, bana sarıldı. Birlikte ağlıyorduk…

Etiketler :
, , , ,
Diğer Yazıları

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
0 Yorum